DENİZ GEZMİŞ EFSANESİ ...
13 Mayıs Salı 2008
DENİZ Gezmiş’i İstanbul Hukuk’tan tanırım. Karşıt kamplardaydık. Bir temasım, görüşmem, itişip kakışmam olmamıştı. Ama ‘o kamptan’ hem Ertuğrul Günay’la hem Celal Doğan’la öğrencilik yıllarımızda konuştuğumuz, tartıştığımız, hatta itişip kakıştığımız olmuştur.
Bugün ikisi de saygıdeğer dostlarımdır.
Ertuğrul Günay’la, o soldan, ben MHP davasından, 12 Eylül’ün tutukevinde birbirimizi daha yakından tanıdık, sağlam bir dostluk gelişti aramızda.
Celal Doğan’la dostluğumuzun gelişmesi, onun çok başarılı Gaziantep Belediye Başkanlığı yıllarında oldu. Belediyeciliğimizde özelleştirme atılımını onun başlattığını söyleyebilirim. Bugün Celal Doğan’ın çizgisinde bir sola demokrasimizin ihtiyacı olduğunu da ifade ederim her zaman.
Kırk yıl önce birbirimizi düşman görüyorduk; bugün dostuz; ikisinin de dostluğuyla onur duyarım üstelik.
Sadece şahsi dostluk değil. Geçen kırk yılın bizlere öğrettiği ortak değerler var: Aşırılıktan sakınmak, sorunların çözümünde metot olarak hukuku ve demokrasiyi tercih etmek, farklılıklara saygı...
Kırk yılın dili
Halbuki kırk yıl önce, birbirimize karşı yumruklarımız sıkılmıştı. Eline silah alanlar da görülmeye başlamıştı. Kır ve şehir gerillası kitapları yayımlanıyor, Latin Amerika terörizmi romantik bir kılıf içinde idealist gençlere sunuluyordu!
Bizim kuşakta solda eline silah alan ilk gençlerden biri Deniz Gezmiş oldu.
Keşke solda ve sağda silah tutkusu, silah büyüsü hiç olmasaydı! Keşke asılmasaydılar, vurulmasaydılar; bizlere çok şey öğretmiş olan “kırk yıl”ı onlar da yaşasaydı!
“Bugün şöyle düşünürlerdi” demiyorum elbette. Geçmişteki hiç kimse için “Bugün yaşasaydı...” diye kurgular inşa edilemez.
Ama gerillacılığın ve Leninizmin iflasına, Sovyetler’in çöküşüne tanıklık eden “kırk yıl” herhalde onlara da çok şey öğretirdi.
Zaten Gezmiş, küçük kardeşine “devrimci” olmayı değil, “bilim adamı” olmayı tavsiye etmiş.
Efsane ve gerçek
Hasan Cemal’in “Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım” adlı kitabı, sadece o dönemin anılarını anlatmakla kalmaz; mükemmel bir siyasi analizini de yapar. (Doğan Kitap Yayınları)
Bir “devrim” büyüsü... Ve fetişler, sıkılmış yumruk, kalaşnikof, Che Guevara...
Bunları efsaneleştirip bugünkü gençlere model gibi sunmak doğru ve sorumlu bir davranış mıdır?
Deniz’in bir sloganı şuydu:
“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve bağımsızlık mücadelesi! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Kahrolsun emperyalizm!”
Atatürkçülük bu mu?
Ama Milli Mücadele’yi çarpıtarak onu Mao, Che ve Ho Chi Minh’le bütünleştiren büyü bugün bile hâlâ kalpaklı Mustafa Kemal ile Deniz Gezmiş’i ve Che’yi yan yana koyuyorlar!
Aradan kırk yıl geçmedi mi?
Efsane, gerçeği bu kadar örtebilmeli mi?
Gençlerin romantizmini anlamak ve asılmalarını kınamak başka, efsaneleştirip bugünkü kuşaklara model gibi sunmak başka değil mi?
Bu akşam CNN Türk kanalında Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programında bu soruların cevabını bulabileceğimizi düşünüyorum. Programda Hasan Cemal, Celal Doğan, Ali Sirmen, Oral Çalışlar, Fahri Aral ve Aslı Tunç “gerçek” ile “efsane”yi irdeleyecekler, tartışacaklar.
Kırk yıl önce keşke böyle programlar mümkün olsaydı, belki birçok şeyin önüne geçilebilirdi hür tartışmalarla...
Reklam Alanı
http://www.acilhost.com/
http://www.denizweb.net/
Bu haber 13/05/2009 tarihinde eklenmiştir.